Skip to content

Zihnin Sularını Bulandırmak

“Hiç bir şey anımsamadığım doğru değil, anılar hala orada, beynin gri yumağında gizli, düşünceler ırmağının dibine çöken ıslak kum yatağında: bu zihinsel kumun her tanesinin, artık silinemeyecek şekilde, milyarca başka tanenin altında gömülü olarak yaşamın bir anını koruduğu doğruysa. Bir günü, bir sabahı, o günün doğuşunda karanlıkla ışık arasındaki saati yeniden yüzeye taşımaya çalışıyorum. Belleğin göllerinde yılan balıkları gibi saklanan bu anılara dokunmayalı epey olmuş. Herhangi bir anda, bir kuyruk devinimiyle su yüzünde belirdiklerini görmek için, sığ suları yeniden karıştırmamın yeterli olacağından emindim. Olsa olsa, unutulmuş şeylerin gizlendiği alnın arkasındaki küçük inleri keşfetmek için, şimdi ile geçmiş arasında set çeken büyük taşlardan birini kaldırmam gerekecekti. Ama niçin o sabah da başka bir an değil? Kumlu dipten yüze çıkan noktalar var, bu da o noktanın çevresinde bir tür burgacın döndüğünün göstergesi ve anılar uzun bir uykudan sonra uyandıklarında, zaman sarmalı, o burgaçlardan birinin merkezinden yola çıkarak kat kat çözülüyor.”

Italo Calvino, San Giovanni Yolu adlı eserinde “Bir Çarpışmanın Anısı” kısmında, geçmişimizde yaşadığımız bir olayı anımsamaya çalışırken yaşadığı süreci kendi üslubuyla bu şekilde anlatıyor.

Aslında yalnızca hatıralar için geçerli bir durum değil zihnin sularını bulandırmak, hayal gücümüzle de bir şeyler yazmaya çalışırken zihnimizi kurcalamak, beynimizin en küçük kıvrımlarına bile girmemiz gerekir çoğu zaman.

Bu süreçte de düşündüklerimizi en iyi haliyle kağıda dökene kadar yazdıklarımızı silmekten korkmamız lazım. Çünkü suyu bir kere bulandırdı mı zihin durmadan yeni öneriler ve fikirler sunmaya başlayacaktır. Küçük çaplı bu karmaşa halini yönetebilmek daha doğrusu bundan keyif alabilmek galiba iyi yazarların en önemli özelliklerinden olsa gerek tıpkı Italo Calvino’da olduğu gibi.

Back To Top
Ara