Belgin teyze ile çalıştığım kafede tanıştık. Bizim kafe Kızılay’ın işlek yerlerinden biri olan Konur…
Yeni Yıl Dileği
Hatırlar mısınız, bir zamanlar mektup diye bir arkadaşımız vardı. Zarfı elimize tutuşturduklarında “Getiren, götüren sağ olsun!” deyip sevinirdik. Sahi ne oldu ona? Yakın zamanlarda mektup alan yahut mektup yazan oldu mu? Biliyor musunuz, Namık Kemal’in mektuplarını, Fevziye Abdullah Tansel dört ciltlik bir kitap olarak hazırladı. Dört büyük cildi dolduracak kadar mektup yazmış Namık Kemal. Yani, oturup bu mektuplara zaman ayırmasaymış dört tane daha roman yazabilirmiş mesela. Çoğumuz belki bir tane bile yazmadık. Oysa Albrecht Goes “Mektup Yazmak Üzerine” isimli şahane denemesinde tam da şöyle diyor: “Şunun bilinmesi gerekir mektup yazmayı bitirmek sözü barbar bir dünyadan geliyor.”* Şu halde Goes’e göre barbar bir dünyada yaşıyoruz biz. Yine Goes’in denemesinden devam edelim: “Mektup yazmak yüce bir ödev, yaşantıyı biçimleyen bir gereklilik. İnsan geriye bakarak günleri, yılları aşar, sonra kendine sorar neler yaptım ben şimdiye dek? Cevap verir mektup yazdım!”**
Kalemin kâğıdın üzerine teması, zihinden gelen düşüncenin kalemden kâğıda akmasını sağlar. Doğruyu söylemekten neden korkmalı, ben de hepiniz gibi barbar dünyanın konuğuyum. Bu güne dek yazdığım mektupların sayısı üçü beşi geçmez. İkinci Dünya Savaşı’nın o zor günlerinde sahra postaları bir yığın mektup taşıyordu. Cephedekiler sevdiklerine, sevdikleri onlara yazıyordu. Peki biz neden yazmayız, hiç mi yazmaya değer bir şey yoktur hayatımızda? Belki kalemimiz, belki kâğıdımız, yok yok elbette zamanımız yoktur. Yeni yıl için hepimizin dilekleri var ya, benimki de şu: Bu önümüzdeki yıl, yani 2020 yılı mektup yılı olsun. İçinde aşk, öfke, tutku, hayret, sevinç, kıskançlık olan mektuplar yazıp gönderelim birbirimize. Bay Goes barbar olmadığımızı görüp utansın. Göndereni ve alanı azalsa bile mektup hâlâ ruhumuzu titretmeye, kalbimizi çarptırmaya devam ediyor. En güzel mektuplar da dolma kalemden mürekkep olarak kâğıda damlıyor. Bazen gözünüzü kapatıyorsunuz, dolma kaleminiz sizin yerinize mektubu yazmaya devam ediyor. Bu iyiliği size Alaaddin’in cini bile yapamazdı. Eh efendim, şu hayatta cin bile değişiyor velakin dolma kalem sadık bir yardımcı, arkadaş olarak kalmaya devam ediyor.
İşte ilk hamle, buyurun emektar Noble’yi elimize alalım, beraber Volkan’a mektup yazalım.
“ Değerli Volkan, öncelikle yeni yılını kutlarım. Yeni yılın sana kucak kucak mutluluk getirmesini temenni ederim. Fakat temennilerim bundan ibaret sanma. Yeni yılını mektup ile kutlamak istedim. Oturup dolma kalemimi alıp yazmaya başladım. Bunun nedeni hani şu bildiğimiz, yeni yıla nasıl girersen bütün yıl öyle geçirmiş efsanesi var ya, onu gerçekleştirmekti. Bu yıla mektup yazarak girdim, bir mektup yılı olmasını diliyorum. Sana bol bol yazmak, senden bol bol mektup almak istiyorum.
Bir başka isteğim daha var, ne çok isteğim var değil mi? Rengarenk mürekkepler alalım, yeşil, mavi, siyah, kırmızı, turkuaz… Ruhumuz o gün hangi renkteyse dolma kalemin içine o renk mürekkep çekelim. Mesela kaskatı, gri bir güne uyanmışız, siyah ile yazalım o gün. Civelek bir haldeysek yeşil ile kırmızıyı karıştırıp çekelim kaleme. Mavi kullandığımız mektuplarda günlük olaylardan söz edelim. Turkuazı gönül durumumuzu anlattığımız mektuplara saklayalım.
Sonra yeni yeni hitap şekilleri bulalım. Ne o öyle hep aynı şekilde “Sevgili Volkan”, “Değerli Volkan”… Sevinçli olduğumuz gün “İki gözüm Volkanım”, kızgınsak “Muhterem Volkan bey kardeşim”, cıvıtmışsak şayet “Volki n’aber?”… Arada bir de olsa, haftada bir de olsa, iki satır da olsa, yüz on iki satır da olsa yazalım. Ama lütfen yazalım! Yazalım ki şu fani dünya içindeki maceramıza dair bir iki izimiz olsun. Hem bundan kolay, bundan basit bir şey var mı? Trende yaz, evde yaz, metrobüste, otobüste yaz, işyerinde, otelde yaz. Yeter ki yaz. Şimdi mevsim kış, önümüz yaz; yaza kadar bana bir sürü mektup yaz. Yaz ki, her şeyin değiştiği bu hayatta mektubun sevginin ifadesi olarak aynı kaldığını gösterelim.
Baki selam, gözlerinden öperim.”
*,** Albrecht Goes, Mektup Yazmak Üzerine, Türk Dili Dergisi Deneme Özel Sayısı, Sayı:118
Bu içerik marka elçimiz Hasan Hüseyin Bahadır tarafından kaleme alınmıştır.