Skip to content

Anne Topuzu

 

Anne topuzunu bilir misiniz? Hani annelerin bir iş yaparken saçını burup bir kalem ile muntazam bir şekilde yaptığı topuzu? O topuz nedense her zaman benim için annelik ile özdeşleşmiştir. Zamanla alışılan, mükemmel olmayan ama şartlarının en iyisinin olan o topuz…

Anneliğin içgüdüsel olmadığına inanırım ben, tabi bazı kişiler daha anaç ruhludur ama annelik benim için zamanla tamamlanan bir şeydir. Düşünsene; saat gece üç, annen daha yeni uykuya dalmış. Çığlıklarınla seslendiriyorsun geceyi, anneni görmek istiyorsun. Annen hızlıca kalkıyor, saçını topuz yapıp kalemiyle tutturuyor. Mamanı ısıtıyor, sen kafanı onun sıcaklığına gömüyorsun. Uyumayı sevmeyen bir bebekmişim, annem öyle derdi hep. Onu uyandırıp saatler boyu kucağında gezdirmesini istermişim. Şimdi ise bana iki poşet taşıtınca ofluyorum. 3 yaşındasın, annenin rujlarını ortaya çıkarmışsın, boyamışsın her yeri. Aklınca eve makyaj yapıyorsun, anneni defalarca ayna karşısında izlemişsindir nasıl becerememiş olabilirsin ki? Annen işten geliyor, gözlerini fal taşı gibi açmış. Yüzündeki kırmızı izlere anlam veremiyor, korkuyla kucaklıyor seni bir yerini kesip kanattığında şüpheleniyor. Sana bir şey olmadığını anlayınca sıkı sıkı sarılıyor, en sevdiği keten takımı kırmızı boya oluyor ama umursamıyor. Takımının cebinde yanından ayırmadığı kalemi var, saçlarını sıkıca toplayıp seni temizlemek için banyoya götürüyor. 7 yaşına gelmişsin bile, okula gidiyorsun, artık kitaplarını kendin okuyabileceğin için hevesleniyorsun. Harcamalar artmış, annen kalemiyle bir bütçe ve ihtiyaç listesi çıkarıyor. Okuyamıyorsun tabi ama annenin kaleminin ucunu gergin bir şekilde ısırmasından anlıyorsun bazı şeylerin ters gittiğini. Seni görünce gülümsüyor annen, gel şu gazete okuma alıştırmasını yapalım diyor. Hevesle kucağına oturuyorsun, annen sana bir şeyler öğretme isteğiyle saçlarını toplayıveriyor. Her seferinde bunu nasıl yaptığına şaşırıp kalıyorsun, birkaç defa sen de deniyorsun ama olmuyor. Kapak saçlarına sıkışıyor canın acıyor. Yok, bir türlü o topuz kafanda durmuyor. Boş veriyorsun topuzu, annenle gazete okumaya başlıyorsun. İlk öğrendiğin kelime “bu”, gazetede o kelimeyi gördüğün her an ellerini sevinçle çırpıyorsun. Gözün annenin kalemine kayıyor, harfleri bir türlü okuyamıyorsun. “Shh- si-sicir..” diye diye sesler çıkarıyorsun ama bir türlü anlamlı bir şey söyleyemiyorsun. Annen gülüyor, daha zamanı var bunu okumana diyor.

13 senedir yaşıyorsun, hayata dair birçok şeyi çözdüğünü düşünüyorsun. Yaşının verdiği asilik var, kimse seni anlamıyor. Dövme yaptırmak için harçlığından para biriktiriyorsun, zaman zaman annenin kalemini alıp vücuduna şekiller çiziyorsun. Annen kızıyor, bir türlü büyüyemedin diye bağırıyor. Sinirleniyorsun tabi, o yaşlı ve seni anlamıyor. Kaleminin ucunu köreltmeye çalışıyorsun, beceremiyorsun. Kızgınsın annene, seni çocuk gibi görmesine. İlk kez aşkı tadıyorsun 17’inde. Midende kelebekler uçuşuyor, şarkılar söylemek istiyorsun herkese. Annen sanki yaşlanmış gibi geliyor gözüne, saçları beyazlamaya başlamış bile. Saçlarının koyuluğundan topuz yaptığı siyah kalemi göze çarpmazdı eskiden, şimdi ise kendini belli ediyor. Sen büyüdükçe annenin aynı kalmadığını fark ediyorsun, ufak bir sızı saplanıyor yüreğine. Sarılıyorsun arkadan annene, en büyük aşkım sensin diyorsun içinden. 22 yaşında mezun oluyorsun hayalini kurup kazandığın üniversiteden.  Ah ne emekler vermiştin o üniversiteye girebilmek için! Kendinle gurur duyuyorsun, artık hayata atılmaya hazır hissediyorsun. Annen bu özel günün şerefine saçlarına fön çektirmiş, gözleri sevinçle parlıyor. Elinde bir kutu, sana yaklaşıyor. Üzerinde “Kızım’a “ yazan bir not iliştirilmiş kutunun içinde annenin favori Scrikss kalemi duruyor. Sıkıca sarılıyorsun annene, biliyorsun ki bu kalem artık senin uğurlu eşyan…

Yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor, bir anda 26 yaşında üzerinde beyaz bir gelinlik ile kendini görüyorsun. 17 yaşından beri beraber olduğun, ruh ikizinle evlenme şansını ve mutluluğunu kalbinin en derininde hissediyorsun. Nikâh memuru imza atmanız için defteri uzatıyor, sen uğurlu kalemin ile sevdiğin kişiyle hayatını birleştiriyorsun. Gözlerin annenin gözü ile buluşuyor, ağlamamak için ikiniz de kendinizi zor tutuyorsunuz. 30 yaşındasın, küçükken “Keşke 30 Olsam” filmini izleyip 30 yaşında olmak için sabırsızlanmanı hatırlıyorsun. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine şaşırıyorsun, yan odadan bir ağlama sesi geliyor. Hayatın çok hızlı ilerliyor, derin düşüncelere dalmak bile artık bir lüks haline geliyor. Saçını hızlıca topuz yapıp Scrikss kalemin ile tutturuyorsun, minik oğlun seni görünce gülümsüyor. O gülümsediği an tüm yorgunluğun uçup gidiyor, aynadaki yansımana ve o “anne topuzu”na bakıp gülüyorsun. Ne kadar zamanını aldı o topuzu yapmak, saçının düşmemesini sağlamak! Olsun diyorsun öyle veya böyle artık yapabiliyorum. Anne olmayı öğreniyorum.

 

*İçerik Marka Elçimiz İrem Lal Akdoğan tarafından kaleme alınmıştır.

Back To Top
Ara